Küresel Isınma 2011-2014 Büyük Duman (Duhan) Tufanı
2011 ve 2014 yılları arası arasında yaşanacak büyük Duhan Tufanı ile ilgili (Evet, yanlış okumadınız.) kehanetler şöyle:
Billy Meier ve ‘Enoch’un Kehanetleri’
* Yakın zamanda insanlar 888 gün sürecek bir Cehennem hayatı yaşayacaklardır.
* Dünya, şimdiye kadar benzeri görülmemiş acılara sahne olacaktır. Bu hadiseler 888 gün devam edecek ve sonunda medeniyet çökecektir.
Nostradamus’un Kehanetleri
Fransız uzmanlara göre Nostradamus da 2015’e kadar Dünya için 'karanlık bir dönem' öngörüyor. Kahine göre dünyada iklim değişiklikleri olacak. Büyük bir kuraklık yaşanacak. İnsanoğlunu bu uzun kuraklık döneminden sonra bir felaket daha bekliyor: Boyutu bilinmeyen dev sel suları... 'Dünya karanlığa gömülecek' Nostradamus, çevre felaketlerine ilişkin kehanetlerinde, güneş ve ayın bir bulutla örtüleceğini ve dünyanın karanlık içinde kalacağını öne sürüyor. Tüm zamanların en tanınmış kahini Nostradamus'un deprem, sel ve diğer doğal felaketlerle ilgili kehanetleri olduğu da bilinmekte.
* Gizli ateşlerle, birçok yer sıcaktan yanacak.
* Az yağmur, sıcak rüzgar, çatışmalar, yaralar.
* Aniden büyük bir tufan olacak.
* Gök, hava ve toprak belayla dolu, karanlık.
* 20.Yüzyıl’ın sonunda, Büyük Beyaz Ölüm soluğu ile acımasızca gelerek, dünyayı beyaz cehenneme dönüştürecek.
* Buzlu rüzgarlar ve fırtınalar dünyayı 40 gün, 40 gece etkileyecek.
* Büyük Beyaz Ölüm’den kurtulanlar için yaşamın değeri çok büyük olacak.
* Az yağmur, sıcak rüzgar, çatışmalar, yaralar.
* Toprak kuruyacak seller gelecek.
Shipton Ana’nın Kehanetleri
* Alevli yıl kısa zamanda gelirken.
* Kızgın canavar göklerden geçecek.
* Karalarda tufan olacak, gürültüyle.
* İnsanoğlu çamur bataklığına gömülüyor.
Bohemyalı Prag Kahinesinin Kehanetleri
* İnsanlar çok acı çekiyorlar çünkü insan ruhu her şeyi fethettiğini sanıyor ve doğa değişiyor (İklimsel değişimler, Küresel Isınma gibi...)
* Her şey karanlıklara gömülecek. (Üç günlük karanlık?)
Evangelia Dimitrova Pandeva’nın kehaneti
* 2033 (2011)- Kutup buzları eriyecek. Dünya okyanus seviyesi yükselecek.
Tevrat’taki Kehanetler
* Kuru, senin ırmaklarını kurutacağım.
* Suları üzerinde kuraklık ve onlar kuruyacak. Ve onun denizini kurutacağım.
Kilise Kehanetleri
* Sonra insanlar kentleri terk edecekler, soluk almak ve su bulmak için dağlara sığınacaklar, kendilerini ve ailelerini kurtaracaklar.
* Üç günlük karanlık sırasında kasırgalar ve depremler olacak. Salgın hastalıklar yayılacak, sülfür buharı her yere yayılacak.
* Hiçbir araç çalışmayacak ve eski dönemdeki her şey durmuş olacak.
* Modern yaşam, teknoloji ve refah unutulacak.
TEVRATIN ŞİFRESİ VE GİZLİ KEHANETLERİ (DERLEME)
KIYAMET ÇAĞI - 2005 VE SONRASI OLASILIKLARI
Bu çalışma, Tevrat’ın bilgisayar şifresi ile çözümlendiğinde elde edilen bilgilerin Yuhanna’nın vahiy kitabı ( İçinde kıyamet kehanetlerinin bolca yer aldığı) içindeki bilgilerle karşılaştırılması, teyit alınması sonucunda oluşturulmuştur.
Bilinmelidir ki, Tevrat’ta şifreli olarak geçmiş, şimdi ve gelecek üzerine pek çok olay teyit bulmaktadır. Unutulmaması gereken şey, bu bilgilerin dünya akışını içinde barındırdığıdır. Yani halen gelecek, potansiyel olasılıklar olarak mevcuttur. İnsanoğlu seçimleriyle bu mevcutlardan birini dünyanın geleceğine dönüştürebilmektedir. Bu nedenle, geçmiş olaylar şifreleme yönteminin çözümlemesinde doğrudan, şaşmaz biçimde bulunabilmektedir ancak gelecek için yöneltilen soruların niteliği şifre çözümünü etkilemektedir. Geleceğe ait olan bilgiler mevcut olasılıklardır. Dünyadaki insanların hepsinin ortak karması her an dünyamızın yazgısını belirlemektedir.
GENEL SÜREÇ
1-1948 İsrail’in kuruluşu ile kıyamet alametleri kendisini gösterir. Kıyamet süreci bu nesil hayattayken yaşanacak. 1948 kuşağı 70 yıl sayılıyor, o halde 1948+70=2018… Kıyamet devri 2018’e kadar bitmiş veya başlamış olacak. 21. yy.ın ilk çeyreğinde bu olayların yaşanmış olması bekleniyor.
2-Asıl kıyamet 7 yıllık bir süreçte, Orta doğu da sınırlı bir savaşla başlayıp, dünya ekonomisinin çökmesine bağlı kıtlık, salgın hastalık ve doğal afetlerle ve hatta kozmik afetlerle tamamlanacak bir süreç olacak. Her şey bittiğinde (2015’te) dünyada dört milyar insan hayatını kaybetmiş olabilir. Ancak, yeni kök ırkın doğumu için hayatta kalanlar mutlaka olacaktır.
3-Her şey sona erdiğinde, felakete neden olan bencillik, hırs ve şehvet 1000 yıl (100 yıl) dünyadan eksik olacak. Beşinci kök ırka ilerlerken, dünya muhteşem bir refah yaşayacak.
1-Ekonomik iflas, 2002 veya 2005’te başlayabilir; kıtlık, 2001 ve 2012 yılları arasında baş gösterebilir. Özellikle kıyamet süreci 7 yıl diye düşünüldüğünde, 2005-2012 yıllarının en zorlu yıllar olması beklenmektedir. Kıyamet devrinin başlangıcı 2005 diye teyit edildi. Kıyametin başlangıcının 1991’de SSCB’deki yön değişikliği nedeniyle 1995-2002’den ertelenerek 2005’e çekildiği görüldü… İnsanoğlu ortak iradesiyle değişime karar verirse kıyamet çok daha hafifletilmiş acılarla yaşanabilir. Hatta 2011-2018 yıllarına çekilebilir… Bu tarih yine de 1948 kuşağıyla başlayan zaman aralığı içinde kalır. Bu irade ile değişmeye çalışmalıyız.
2-Kudüs Tapınağı, İsrail ve Araplar için bir sınavdır, burası paylaşılmalıdır, yoksa birlikte yok olunacaktır. Savaş kaçınılmaz olacak ama kazanan olmayacaktır… Hem Kiliseye hem de Kudüs tapınağına saygısızlıklar yaşanacaktır. (2006, 2008 gibi...)
3-Sahte barış anlaşması imzalanıp bozulacak ve bir dünya savaşı çıkacak. Bu barış anlaşması bozulduğunda kıyamet yıllarının yarısına gelinmiş olacak. 3. DS’nın Birleşmiş Milletlere karşı bir Ortadoğu Arap-Asya ittifakı arasında olacağı ve BM’in halka zulüm yapacağı ihtimali görülmektedir. Yani 2008’in ortaları savaş başlangıcı yılı olabilir. Diğer veriler ise 3. DS’nın 2010’da başlayacağını gösterir.
4-Kıyametin 2. yarısında ortaya çıkması beklenen felaketler: Bu felaketler 2010-2012(11)’de başlayan silahlı dünya çatışmasının ardından yaşanacaktır… Biyolojik silahlar (3. DS’nda kitle imha silahları) kullanılacaktır.. Aynı yıllarda dünyaya 7 astroidin çarpması beklenmektedir. Dünyanın manyetik kutupları tersine çevrilecek, kutuplar yer değiştirecektir. Bu olay ancak büyük bir astroidin dünyaya çarpması ile olabilir denmektedir. Hayatta kalma mücadelesi verilecektir. Astroid çarpmaları 2010’da başlayarak dünya ekseninde 3 aşamalı kaymaya sebep olacaktır. Kutup kayması 2010’da başlayacak ve 2, 3, kaymaları 2012’de son bulacaktır… Bu aynı zamanda kıyametin sonu diye anlatılır. Bundan sonra dünya, altın çağın başlaması için doğru konumda olacaktır. Böylece 1000 yıllık barış, huzur dönemi başlayacaktır. 2010’da bir astroid parçasının batı Nevada’ya çarparak Nevada, Utah ve Kalifornia’da depreme sebebiyet vereceği, beklenmektedir.
Dünyaya çarpması beklenen astroidin (parçalanarak gezegenimize vereceği zarar daha aza indirilecektir) Marsın Ayı olan Phobos olduğu ve 7 ye bölünerek dünyaya 2010 ve 2012 yılları arasında çarpabileceği söylenmektedir. Bu parçalardan birini ABD füzeleri parçalayıp yok edecek ancak 3 parça ABD’ye düşecek…
Bir başka olasılık, Phobosun 2010 da bir hidrojen bombasıyla parçalanması ve on parçasının sonradan dünyaya çarpması olasılığıdır.
Denebilir ki, Phobos’un Mars’ın yörüngesinden çıkmış ve dünya ile çarpışma güzergahına girmiş olma olasılığı yüksektir. Önce 7’ye ayrılması beklenmektedir. Çin ve Rusya’ya düşme ihtimalleri çok yüksektir. 2011’de 3 astroidin Rusya’ya çarpması dünya ekseninde değişime sebep vermesi söylenmektedir.2012 de 3 astroidin Çin’e düşmesi büyük felakete sebep olabilir.. Pelin adlı Phobos’un bir başka parçası da Arabistan körfezine düşecektir. Bu savaşı bırakıp yaşam mücadelesine geçme nedenidir de.
2012’ye kadar dünyada 25 derecelik kutup kayması beklenmektedir. Bu çok çok büyük bir felaket demektir, daha kötüsü önceden görülmedi diye anlatılır. Dört milyar insanın yok olması beklenmektedir.
ABD’de ırk savaşı beklenmektedir. Yine ABD’nin batı kıyılarının sular altında kalması beklenmektedir.2010-2012 felaketini ABD nüfusunun yarısının aşması ihtimali vardır. Japonya’nın ve Filipinlerin 2010-2012 arasında deprem ve sellerle yok olması beklenmektedir.
Şu anda yanlış nerede sorusunun cevabı: İyi işler, ya da eylemler olmadan inanç, nafiledir. Şu anda şehvet, kıskançlık, öfke,önyargı,kibir ve açgözlülük had safhadadır… Doğal afetlerde hayta kalmak için iradenizi, Tanrı’nın iradesine teslim edin. Tavırlarınız ve karakteriniz de öyle olsun. Bütün ruhları kendiniz gibi sevin…
Kıyamet devrinde baş Melek Mikail’in Tanrı’nın dünyadaki tüm insanlarını koruyacağı söylenmektedir… İnsan hayatının süresini vücut frekansı ayarlar. Nuh tufanından önce insanlar uzun ömürlüydü, şimdi geçireceğimiz tufandan sonra da ömrümüz uzayacaktır.. Altın çağda beden frekansımız değişecektir. Altın çağda insan ömrü 300 yıla çıkacaktır… Bunun açılımı: 1987 süper novası 24 yıl sonra yeni bir ırkı başlatan kozmik olaydır. 1987 Mavi yıldız süper novasının kozmik ışınları 2011 de yeni bir ırkı başlatacaktır.. Süpernovadan yayılan radyasyon bedenimizde etkisini gösterecektir:
Beşinci kök ırk 2001’de 144000 kişi ile başlamıştır. Bu insanlar Mavi yıldızın ışınlarına tutularak işaretlenmişlerdir. Geleceğin yöneticileri bu insanlardır.2001 den sonra 7 b yıllık bir devrenin ardından 2008 de tekrar süpernovanın bir radyasyon dalgası salınımı ile yeni bir 144000 kişi daha işaretlenecektir… Tam bir kök ırk geçişi için 3 yıllık süre lazımdır. İlk 144000’lik grup Mart 2004’e kadar mühürlenmiş olmalıdır. Yani kıyametten önce bu işaretlenme tamamlanmıştır. İkinci işaretleme de Şubat 2008’de başlayacaktır ve 2011 Martına kadar (kıyamet bitene kadar) da bu grup tamamlanacaktır. Tanrı tarafından mühürlenenler altın çağda enkarne olma hakkını alanlardır. Geri kalanlar 1000 yıl enkarne olmayacaklardır. Ruhlar Adem’e gidecek ve yeniden doğmak için orada bekleyeceklerdir. Adem, aydınlanmış ruhların evi, cenneti, Çoban takım yıldızındaki Arkturus’tadır… Tanrı tarafından mühürlenmek Tanrı’sal bir karakter gerektirmektedir. KİŞİLERİN AURALARI bu Tanrı’sal karakteri taşıyıp taşımadıklarının belirleyicisidir. İnsanın aurası mavi olmadan bu mümkün değildir çünkü mavi gezegenden gelen radyasyon dalga boyunun geçmesi gereken filtrasyon işlemi için bedenimizin uygun olması ve bu dalganın iç salgı bezlerimizi enerjilendirmesi gerekmektedir.
İnsanlar 2008’de ışına maruz kalacaklar, Şubat 2011’e kadar da mühürlenme işlemi devam edecek (üç yıl) filtre 2010’da ne tür bir koruma sağlayacak denmiş ve sonuç, Şubat 2010’a kadar geçiş işleminin %85’i tamamlanmış olacak, (5. ırk değişiminin yarısı ilk yılında olmuş, %85’i de 2010’a kadar tamamlanmış olacaktır.) Yeni kök ırkı başlatmak için gerekli olan vibrasyonel frekans nedir? Şu ankinin 2 katı olmalıdır ki ömrümüz 4 kat artsın (300 yıl.) Vücudun frekansı yükseldikçe hastalığa yol açan bakteri ve virüsler de yok olmaktadırlar.. Kıyamette pek çok salgın ve ortalığa salıverilen pek çok bakteri, virüs olacaktır. Tanrı’nın mavi yıldızının mührü kıyamette enerji alanları müsait olanları koruyacaktır… Bunun yanı sıra, baş Melek Mikail de inananları koruyacaktır. Karmik olaylar bir şeyler öğrenmemiz için planlanmışlarsa meydana gelmelerine izin verilecek, planlanmamışlarsa koruyucu Meleklerin korumasından yararlanılacaktır. Ölmemesi gerekenler, olmaları gereken yerlerde olacaklardır. Onlar Altın çağda ihtiyaç olacaktır. Altın çağda, yeni bazı spiritüel hatların kesiştikleri yerlere şehirler kurulacaktır ve bazı spiritüel coğrafya bölgelerinde, şehirlerde 7 yıllık aralarla inananlar ihtiyaç duydukça gençleşeceklerdir.
2010’dan sonra 2045 yılına kadar 35 yıl geçici kısırlık yaşanacak, ruhlar enkarne olmayacaktır. 2010’da kıyamet sırasında son doğan çocuk Adem’dir. İsa, işte bu Adem olarak Tanrı’nın kaybolmuş bütün ruhlarını kurtaracaktır.. İsa, 5. kök ırk insanının özelliklerini gösteren bir örnektir. İsa çocukken dünyayı mühürlenmiş 144000 kişi yönetecektir. Bu 144000, 1975’ten beri enkarne olmaktadırlar.
JOSEPH NOAH
SONUÇ: 21 TEMMUZ 2011 VE 21 KASIM 2014 YILLARI ARASINDA DÜNYA BİR ‘‘CEHENNEM’’E DÖNECEK
Küresel ısınma ve hızla yaklaşmakta olan; 2011-2014 yılları arasında gerçekleşecek insanlığın en büyük felaketi için uyarı:
Ağağıdaki bir yazıda kıyametin büyük alameti Duhan azabı konusunu işlemiştik. O yazıya dayanarak şunu tahmin edebiliriz. 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 yıllları arasında 40 ay müddetle dünyada büyük ve müthiş duman felaketi görülecektir. Bu Duman felaketi büyük kıyamet alametidir. Bu duman felaketi tüm dünya insanlarını korkutan ve İslam dinine davet eden bir ilahi uyarı ve teklif olacaktır. Korkan insanlar Allah’ın bu musibeti karşısında ister istemez vicdan ve dini inanç yönünden İslam dinine katılmak zorunda kalacaklardır. Diğer dinler kendi öngördükleri olayları ispat edemedikleri için tartışmasız olarak İslam dininin üstünlüğü tüm dünyada kabul edilecektir. Ancak pek çok insan eski yanlış inançlarına geri dönecekleri için bu İslam’a geçici dönmeleri onları tekrar musibete uğramaktan kurtaramayacaktır. Bu Duhan Azabı olayı sonucu 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 yılları arasında milyonlarca hatta milyarlarca insan ölebilir. Hatta bana göre 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 yılları arasında milyonlarca hatta milyarlarca insan ölecektir.
Kıyametin ilk büyük alameti olan Dabbe-tül Arz'ın zuhurunun 1980 yılında gerçekleştiğine göre ve Duhan Suresi'nin 14. ayetindeki olay 1997 yılında gerçekleştiğine göre kıyametin diğer büyük alameti olan Duhan Azabı çok yakın bir tarihte, 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 arasında iki kez gerçekleşecektir. Duhan Suresi'ndeki bazı ayetlerde Hz. Mehdi (a.s)’ye seslenilmektedir. Duhan Suresi'nin 14.Ayeti 1997 yılında gerçekleştiğine göre Duhan Suresi'ndeki azap olayının mantıken çok yakın bir tarihte gerçekleşmesi gerekir. Duhan Suresi'nin bazı ayetlerinde Hz. Mehdi (a.s)’ye seslenilmektedir. Fakat Hz. Mehdi (a.s) 2010–11 yılında zuhur edeceğine göre, Duhan Suresi'nin 2010–11 yılı öncesinde değil sonrasında Hz. Mehdi (a.s)’ye sesleneceği, hitap edeceği düşünülmelidir. Küresel ısınma bana göre kıyametin büyük alameti olan Duhan azabıyla ilgili olabilir. Bana göre; ünlü kehanetlerden ve bilimsel verilerden çıkarılabilecek sonuçlara göre Küresel Isınma yüzünden en geç 3–4 yıl içinde ( 2011–2014 yılları arası ) dünya bir cehenneme dönecektir. Bu yüzden belki en geç 3–4 yıl içinde küresel ısınma yüzünden yüz milyonlarca hatta milyarlarca insan ölebilir. Hatta bana göre 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 yılları arasında milyonlarca-milyarlarca insan ölecektir. Son zamanlarda Türkiye’de ve dünyada Hz. Mehdi (a.s)’nin zuhuru beklentisi artmıştır. Fakat Küresel ısınmanın neden olacağı, çok yakın bir zamanda, 21 Temmuz 2011 ve 21 Kasım 2014 yılları arasında iki kez gerçekleşecek, milyonlarca hatta milyarlarca insanın öleceği insanlık tarihinin en büyük doğal felaketinden, Duhan felaketinden, ‘BÜYÜK DUHAN TUFANI’ndan habersizdirler. Son zamanlarda Türkiye’de ve dünyada Hz. Mehdi (a.s)’nin zuhuru beklentisi artmıştır. Fakat Hz. Mehdi (a.s)’nin kollektivizasyon (özel mülkiyeti kaldırmak) amacıyla milyonlarca insanı idam (feda) edeceğinden habesizdirler. Yakın bir gelecekte insanların karşılaşacakları ve olağanüstü can kayıplarının yaşanacağı; ‘‘Büyük Duhan Tufanı - Zorunlu Kollektivizasyon - Üçüncü Dünya Savaşı’’ ve benzeri olaylar bana göre çok üzücü durumlardır. Hele hele çok yakın bir zamanda, 2011 ve 2015 yılları arasında gerçekleşecek ‘‘Büyük Duhan Tufanı’’ nedeniyle insanlar uyarılmalı, insanlara haber verilmeli, önlem alınmalı, bir şeyler yapılmalı ve gerçekleşecek can kayıpları azaltılmalıdır. Evet, yanlış okumadınız. Miladi 2011 ve 2015 yılları arasındaki zaman dilimi içinde yaşayacak olan ve bugün o günleri; 2011 ve 2015 yıllarını görecek olan insanların ve masumların canları tehlikededir ve maalesef bundan habersiz olunmakta ve bir önlem alınamamaktadır. Benim aklıma gelen önlemler ise şöyle: Yoğun sülfür gazının neden olacağı tufana karşı belki gaz maskeleriyle önlem alınabilir. Ya da tufana karşı 21 Temmuz 2011 tarihine kadar sığınaklar yapılabilir veya yoğun sülfür gazının neden olacağı tufana karşı halkın yüksek dağlara ve yaylalara nakilleri yapılabilir. Çünkü sülfür gazının yüksek kesimlere ulaşması belki daha zordur diye düşünüyorum…
Yazan: Kurtuluş Devrim
Aşağıdaki yazıda küresel ısınmanın getirdiği, getireceği tehlikelerden ayrıntılı olarak söz edilmiştir. Buzulların erimesi çok yakın bir gelecekte 2011 yılı sonları ve 2014 yılı sonları arasında dünyayı bir cehenneme çevirecektir
KÜRESEL ISINMA
Küresel Isınma, ısınıyoruz!
Bugün dünyanın en soğuk bölgesi neresidir sorusuna verilecek yanıt, kuşkusuz Antarktika’dır. Avustralya’nın iki katı büyüklüğündeki bu kıtanın tümü dünyanın yüzölçümünün hemen hemen %9’u olacaktı. Ancak Sanayi Devrimi'nin başlamasıyla beraber durum bozuldu. İnsanoğlu fosil yakıtlar, yani kömür, petrol ve odunu uygarlığının yükselmesinde basamak olarak kullanmaya başlayınca atmosfere her yıl, önce binlerce sonra milyonlarca, günümüzde ise milyarlarca ton karbondioksit salmaya başladı. Karbondioksit doğal düzeyinde kaldığında yararlı bir gaz. İnsan bununla da yetinmiyor. Bir yandan da ormanları yok ederek karbondioksit hemen sistemleri ortadan kaldırıyor. Yani CO2'nin artış hızını yükseltiyor.
Dünyamızdaki iklim değişiklikleri artık hissedilebilir seviyelere ulaşmıştır. Gelecek yüzyılda daha büyük değişiklikler meydana gelecektir. Bu değişiklikler; yüksek sıcaklık, yoğun yağmurlar, sel, deniz seviyesinin yükselmesi gibi fiziksel olacağının yanında ormanların, tarımın, deniz ekolojisinin ve tüm canlıların etkilenebileceği değişiklikler olacaktır.
Sera Etkisi (Greenhouse Effect)
Sera gazları; karbondioksit, su buharı, nitrojen oksit, metan, ozon ve halokarbonlardır. (Klorofkarbon). Bu gazlar: dünyadan yansıyan güneş ışınlarının uzaya yayılmasına engel olarak, yeryüzüne geri yansımakta ve atmosferin ısınmasına neden olmaktadır. Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve dünyamız için önemli rol oynamaktadır. Bu etki olmasaydı, dünyanın ortalama sıcaklığı -18’C olacaktı. Ancak sera gazlarının miktarının normallerin çok üzerine çıkması ve artmaya devam etmesi, dünyamızın dengelerini günden güne bozmakta ve insanlığın geleceğini tehtid eden sonuçlar doğurmaktadır. Endüstri devriminin başlamasından, Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak günümüzde alarm verici oranlara ulaşmıştır. Sera gazlarının en önemlisi karbondioksit gazıdır. Karbondioksit düzeyi 19.Yüzyıl değerlerinin %25’i oranında artmıştır. Şu anda tahminen 5–6 milyar tonu aşan karbondioksit her atmosfere yayılmaktadır. Gelecek yüzyıl karbondioksit oranının ikiye katlanacağı ve bunun sonucunda ortalama sıcaklıklarının 1,5’C ile 4,5’C artacağı düşünülmektedir. Bugün 0,35’C ile 1,0 arasında olan sıcaklık artışlarının iklimlerde meydana getirdiği değişiklikler düşünülürse, 4,5’C artışın ne anlama geleceği daha iyi anlaşılacaktır. İnsanoğlu, iklim değişikliklerinin normalden 60 kat hızlı olmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artmasıyla su buharı miktarı artacak, dolayısıyla bulutlarda artışlar görülecektir. Bu nedenle yoğun yağmurlar ve seller meydana gelecektir. Bugün dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan seller, kasırgalar, anormal hava hareketleri küresel ısınmanın sonuçlarıdır. Küresel ısınmanın önlenebilmesinde kilit rol bitkilerdir. Bitkiler karbondioksit gazını alarak oksijen gazını atmosfere yaymaktadır. İnsan aktiviteleri sonucunda oluşan fazla karbondioksiti ortadan kaldırmak için, tahminen Amerika kıtasının yarısı büyüklüğünde bir orman alanı meydana getirilmesi, bir başka deyişle, bu günkü orman alanlarının üçte biri kadar ağaçlandırma yapılması gerekir. Oysa insanoğlu, inanılmaz bir hızla mevcut ormanlarını yok etmeye devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Dünya Kaynakları Enstitüsü, yağmur ormanlarının her yıl 160.000 – 200.000 kilometre karesinin kaybedildiğini ve bu miktarı tüm yağmur ormanlarının %2’sini oluşturduğunu bildirmektedir. Büyük orman yangınlarıyla, kurallarına uygun yapılmayan kesimlerle orman alanları hızla yok olmakta, sanayinin meydana getirdiği hava kirliliği (sülfürdioksit) ve araçların eksoz gazlarında bulunan nitrojenoksit; asit yağmurlarına, dolayısıyla ormanlarının zarar görmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak insanoğlunun geleceği, büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Ne yazık ki bu tehlikeyi ortadan kaldırmak da insanoğlunun elindedir. Bunun için İnsanların bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Sera gazlarının artışı önlenmeli ve orman alanlarının sayısı hızla arttırılmalıdır. Gereken miktarda orman alanlarının yaratılması zor değildir. İnsanlık bu bilinci göstermek zorundadır. Herkes ağaçlandırma çalışmalarına katılarak kesilen, yanan ve her ağaca karşılık olan on, yüz, bin dikebiliyorsa eğer, dünya ve insanlık var olacak demektir.
YOKSA...
4 YIL SONRA BUZULLAR ERİYECEK
14 Aralık 2007
Kuzey Buz Denizi’ndeki buz tabakasının 2040 yılında tamamen eriyeceği öngörülürken, şimdi bu beklentinin 2012 yazı sonunda gerçekleşebileceği savunuluyor.
Bu yaz hızla eriyen kuzeydeki buz tabakası, yaz sonunda, 4 yıl önceki aynı dönemde sahip olduğu alanın yarısına geriledi. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) iklim uzmanı Jay Zwally, "erime bu hızla sürerse Kuzey Buz Denizi, beklentilerden çok daha yakın bir dönemde, 2012 yazı sonunda buzdan tamamen arınmış hale gelebilir" dedi. Denizdeki buz tabakasının, kapsadığı alanın daralmasının yanı sıra rekor düzeyde inceldiği de belirlendi.
Henüz geçen yıl, kuzeydeki buz tabakasının 2040 yazı sonunda tamamen eriyeceğinin tahmin edildiği açıklanmış ve bu bile şaşkınlıkla karşılanmıştı.
Zwally, eskiden kömür madencilerinin, metan gazı sızıntısı olup olmadığını anlamak için madende kanarya bulundurduklarını ve yoğun gazda kanarya ölünce dışarı kaçtıklarını anımsatarak, "Kuzeydeki buz tabakası da küresel ısınmanın kanaryası. Bu kanarya artık öldü" görüşünü savundu.
AP haber ajansının görüştüğü NASA, Amerikan üniversiteleri ve hükümet kuruluşlarından konuyla ilgili toplam 18 bilim adamının tümü, bu yaz sonunda gelinen erime düzeyini büyük bir şaşkınlıkla karşıladıklarını söyledi. NASA’dan jeofizikçi Scott Lutchke, buzullardaki erimenin hızı değerlendirildiğinde de "yeni bir döneme girildiğinin kesin olarak söylenebileceğini" belirtti.
Grönland’daki erimenin de oldukça hızlı olduğu tespit edildi. Grönland kara parçası üzerindeki buzullar da bu yaz, yazları kaydedilen ortalama erimeden yüzde 15 daha fazla eridi. Bu oran, 2005’te kaydedilen rekor erimenin de üzerinde oldu. Grönland üzerindeki buzulların tamamen erimesi, dünya deniz seviyesinin 6,6 metre yükselmesine yol açacak.
Ancak karadaki bu buzulların tamamen erimesinin onyıllar değil yüzyıllar alacağı belirtiliyor.
Kaynak: www.sakaryarehberim.com
KUTUPLARDAKİ BUZULLAR TAHMİNLERDEN ERKEN ERİYECEK
29 Haziran 2008
Küresel ısınma tahminleri öne çekti. Kuzey Kutbu'nda yılsonunda tekneyle seyahat etmek mümkün olacak.
Kuzey Buz Denizi'ndeki buzulların 2048 yılında eriyeceği öngörüsü daha da kısaldı. Araştırmacılar 2008 sonuna kadar kutbun açık denize dönüşeceğini ve teknelerle seyahat edilebileceğini açıkladı.
Kuzey Kutbu'ndaki buzların erimesi ve kutupun açık denize dönüşecek olması gezegenin küresel ısınmadan en kötü şekilde etkilendiğini gözler önüne serdi. Bilim insanları Kuzey Kutbu'nda 2008 yılı sonuna kadar buz kalmayacağını açıkladı. ABD Milli Kar ve Buz Veri Merkezi'nden Mark Serreze "İnsanlık tarihinde ilk kez, Kuzey Kutbu'nda buz ortadan kaybolmanın eşiğinde.
Kuzey Kutbu'ndaki denizde buzun erimesi, buraya açık denizlerden teknelerle seyahate olanak sağlayacak" diyerek durumun ciddiyetini anlattı. Kutup denizlerindeki buzlar, her yaz eriyor, daha sonra ise kış döneminde yeniden oluşuyor ancak kutupta görülen erime nedeniyle bölge açık deniz haline dönüşmeye başlamış durumda. Uzmanlar buzulların erimesinin dünyanın tamamını etkileyeceğini ifade ediyor.
Kaynak: www.haberaktuel.com
Küresel ısınma konusuna kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de; Duhan suresinde de değinilmiştir. Konu ile ilgili yazılar aşağıdadır.
KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETİ DUHAN TUFANI-AZABI
1997 yılında Hz. Mehdi (a.s)’ye televizyonda düzenlenen komplo ve Hz. Mehdi (a.s)’nin gerçek kimliği:
Şimdi size çok önemli, şok edici bilgiler vereceğim. Benim fikrime göre Hz. Mehdi (a.s) 1980 yılı başlarında hayata gelmiş Türkiye’de doğmuştur, halen Türkiye’de yaşamaktadır. O aynı zamanda Dabbe-tül Arz’dır. Kıyametin ilk büyük alameti sayılan Dabbe-tül Arz’ın zuhuru hicri 1400 miladi 1980 yılında gerçekleşmiş fakat bu olay Türk ve dünya kamuoyundan gizlenmiştir. Evet yanlış okumadınız. Size inanmak güç gelebilir fakat ‘Bizim çocuklar başardı’ sözü Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s) hakkında söylenmiştir. Evet yanlış okumadınız. Hz. Mehdi (a.s)'nin doğum tarihinin ve 12 Eylül darbesinin gerçekleşmesinin aynı yıla denk gelmesi sizin dikkatinizi çekmiyor mu? ‘Bizim çocuklar başardı’ sözü çocuk yaşlardaki mucize çocuklar Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s) hakkında söylenmiştir. Amerikan CİA. ajanı konuyla ilgili ‘Bizim çocuklar başardı.’ diyerek 1980 yılında 12 eylül 1980 darbesinden sonra dönemin Amerikan başkanına haber geçmiştir. 12 Eylül 1980 darbesini yakından izleyen CIA şeflerinden Paul Henze, darbeyi Beyaz Saray'a bildirirken şu sözleri kullanır; "Bizim çocuklar başardı!." Dönemin ABD başkanı Jimmy Carter 1980’de 12 Eylül darbesinden sonra şöyle söylenir; "Bizim çocuklar iyi iş başardı..." ‘Bizim çocuklar başardı.’ ifadesindeki 'bizim çocuklar' kimlerdi? Neden CİA. ajanı 'bizim' ifadesini kullanmıştır. ‘Bizim çocuklar başardı.’ ifadesindeki 'bizim' sıfatı ve gizli özneleri acaba ABD. yanlısı ya da ABD'nin çıkarına ya da Komünist ateizmin aleyhine eylemler yapan öznelerimi ifade ediyor? kısmen öyle. 1980 sıralarında Türkiye'de gerçekleşebilecek ateist-Komünist ihtilali ilginç bir şekilde son anda TSK tarafından engellenmiştir. ‘Bizim çocuklar başardı.’ ifadesindeki 'başardı' fiil kelimesinde anlatılmak istenen neydi? 'bizim çocuklar' neyi başardılar? Tabi ki 1980 yılı sıralarında Türkiye'de gerçekleşebilecek ateist-Komünist ihtilaline ve kalkışmaya karşı sözde bir başarı kazanılmıştır. Fakat bilinmelidir ki ABD ajanı ve başkanı yanlış laf etmişlerdir, bizim çocuklar işi tam başaramamışlardır, 21 Aralık 2010'da ve sonrasında başaracaklardır. ‘Bizim çocuklar başardı’ sözünün kimler için söylendiği halen bilinmemekte ve açıklık kazanmamıştır. Dikkat edilirse bu sözün ne manaya geldiği ve kimler hakkında söylendiği bilinmemekte fakat üzerinde sadece spekülasyonlar yapılmış ve yapılmaktadır.
12 Eylül 1980 darbesi, Sait Nursi’nin yazdığı Risale-i Nur’da haber veriliyor mu?
Büyük Deccal, Şeytan’ın iğvâsı ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak Anarşistliğe ve Yecüc ve Mecüc’e zemin hazır eder. Ve İslâm Deccal’i olan Süfyan dahi, şeriat-ı Muhammed’iyenin (s.a.v) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve Şeytan’ın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak, hayat-ı beşeriyenin maddî ve mânevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri çözer [kapitalizmin (bencilliğin) yol açtığı ahlaki yozlaşma], hevesat-ı müteaffine bataklığında birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir Anarşistliğe (ateist Komünist ayaklanmaya) meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdattan (12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi) başka zapt altına alınamaz. (Sait Nursi)
Sait Nursi, 15 Mayıs 1980 tarihinde gerçekleşen Dabbe-tül Arz’ın doğuşu olayını haber veriyor mu?
Sıra dışı bir canlı olarak anlaşılan dabbenin ne şekilde olduğunu ve nasıl bir kıyamet alameti olabileceğini ise Sait Nursi şöyle açıklamıştır: "…Nasıl ki, kavm-i Firavun'a çekirge afatı ve bit belası ve Kabe tahribine çalışan kavm-i Ebrehe'ye Ebabil kuşları musallat olmuşlar, öyle de Süfyan'ın (Süfyan-ı Deccal) ve Deccal’lerin fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana (Hak dine karşı başkaldırıya) ve Yecüc ve Mecüc'ün anarşistliğiyle fesada ve canavarlığa (anarşizme) giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana (ateizme) düşen (sapan) insanların akıllarını başlarına getirmek (ateist ayaklanmayı durdurmak) hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkarıp musallat olacak, zir-ü zeber edecek (ateist ayaklanmayı durduracak.) Allah’u a'lem. O dabbe bir nevidir. Çünkü gayet büyük bir tek şahıs olsa (sıradan bir insan olsa), her yerde herkese yetişemez (herkesle baş edemez.) Demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye (müthiş, akıl almaz bir canlı) olacak..."
Dabbe-tül Arz'la ilgili Kuran ayetinin meali şöyledir:
‘O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.’ (Neml Suresi, 82)
Bu ayette işaret edildiği gibi kıyamete yakın arzdan bir dabbe çıkartılacak yani bir canlı yaratılacak ve bu canlı insanlara karşı bazı eylemlerde bulunacak bazı sözler söyleyecektir. Eğer Dabbe-tül Arz Hz. Mehdi (a.s) ise -ki araştırmalarıma göre odur- Hz. Mehdi (a.s)’nin doğum tarihi 1980 ise Dabbe-tül Arz’ın zuhuru da 1980 yılına denk gelmelidir. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) ve Dabbe-tül Arz aynı kişiler, öznelerdir. Bana göre bu dabbe yeni doğmuş bir bebek olmalıdır. Ama bu bebek sıradan bir bebek değildir. Bu bebek konuşma yeteneğine sahiptir ve doğuştan getirdiği bir hafızaya sahiptir. Öyle bir hafıza ki herkesin amel defterini sayıp dökmekte kimin cennetlik kimin cehennemlik olduğunu söylemekte yani çevresindeki insanları mühürlemektedir. Bir yandan da insanlara karşı konulamaz emirler vermektedir. Bütün bunlar 1980 yılında gerçekleşmiştir. MİT. ve TSK. Yetkilileri tarafından, Dabbe-tül Arz’dan aldıkları bilgiler sonucunda 1980 yılı sıralarında gerçekleşebilecek bir ateist-Komünist ihtilali engellenmiştir. CIA şeflerinden Paul Henze ve dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’ın 1980’de 12 Eylül darbesinden sonra söylediği ‘Bizim çocuklar (iyi iş) başardı’ sözündeki çocuklar, doğumlarından itibaren konuşmaya başlayan mucize çocuklar Dabbe-tül Arz ve kardeşidir. Ateist-Komünist ihtilali, doğumlarından itibaren konuşmaya başlayan mucize çocuklar kullanılarak engellendiği için ABD ajanı 'Bizim çocuklar başardı' ifadesini kullanmıştır.
Dabbe-tül Arz’ın yani Hz. Mehdi (a.s)’nin kardeşi ise Hz. İsa (a.s)'dir. Hz. İsa (a.s) şu an hayattadır yani reenkarnasyon yoluyla hayata yeniden gelmiştir. Hz. İsa (a.s) şu an Türkiye’de yaşamakta fakat çıkış vakti gelene kadar gizlenecektir. Hz. İsa (a.s)’nin doğum tarihi 10 Temmuz 1978'dir. Hz. Musa’nın doğum tarihi yaklaşık 20 Şubat 1981’dir. Bediüzaman’ın açıklamalarına göre Hz. Mehdi (a.s) hicri 1432 miladi 2010–11 yılında zuhur edecektir. Kesin zuhur tarihi hesaplamalarıma, araştırmalarıma göre 21 Aralık 2010’dur. Hz. Mehdi (a.s)’nin zuhuru meleklerin, velilerin ve şehitlerin yardımlarıyla gerçekleşecektir. Hesaplamalarıma, araştırmalarıma ve tahminlerime göre tam zuhur tarihi 21 Aralık 2010’dur. Kıyametin iki büyük alameti Hz. İsa (a.s)'nin zuhuru ve Hz. Mehdi (a.s)'nin zuhuru 21 Aralık 2010 tarihinde gerçekleşecektir. Kıyametin ilk büyük alameti Dabbe-tül Arz'ın zuhuru 15 Mayıs 1980 yılında gerçekleşmişti.
Hz. Mehdi (a.s), 1997 yılının Temmuz ayında, İzmir’de, Kanal6 televizyonunda, Cevizkabuğu programında, ilaçlanarak, hipnozlanarak, komplo düzenlenilerek konuşturulmuş, 75 milyon Türke 7 milyar insana rezil-rüsvay-maskara-kepaze edilmiştir. Fakat Hz. Mehdi (a.s)'ye düzenlenen komplo ters tepmiştir. Komplo sırasında ve sonrasında Duhan suresinin 14.ayeti gerçeğe dönüşmüştür. Konuyla ilgili ayet aşağıdadır.
Duhan suresi 14. ayet: Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "Bu, Öğretilmiştir, bir delidir."
Ayetteki gibi komplocular ve izleyiciler Hz. Mehdi (a.s)'den yüz çevirdiler ve Hz. Mehdi (a.s)'ye "Bu, öğretilmiştir, bir delidir." dediler. Hz. Mehdi (a.s)’ye düzenlenenen komplo Duhan suresi 14. ayeti onikiden vurmuştur. Allah, Hz. Mehdi (a.s)’ye düzenlenen komploya bu şekilde bir karşılık vermiştir ve ‘Duhan Azabı’yla daha da karşılık verecektir. Cevizkabuğu programının ve komplonun organizatörlerinden biri program sunucusu münafık Hulki Cevizoğlu'ydu. Hz. Mehdi (a.s)'ye komplo düzenleyen münafık Program konukları Yaşar Nuri Öztürk, Hüseyin Atay, Hüseyin Hatemi ve Ayhan Songar'dı. 1996–97 yıllarında hükümet olan ‘Refah Partisi’ iktidarını hükümetten düşürmek ve SSCB’nin yıkıldığı 1991 yılından sonraki, Komünizm’in yıkılışı ve 12 Eylül 1980 gerici darbesinin sebep olduğu Türkiye’deki dinci yükselişi durdurmak için bu komplo Türkiye derin devleti ve sözünü ettiğim şahıslar tarafından organize edilmiş ve Hz. Mehdi (a.s)akıl almaz bir şekilde kullanılmıştır. Komployu düzenleyenler arasında Hz. Mehdi'nin hain yakın hemşerileri de vardı.
Hz. Mehdi (a.s) yaşadığı yerde top sakal bırakmış, saçını uzatmıştı. Yaşadığı yerdeki insanlara göre yaşadığı yerdeki insanlara karşı şımarık davranışlar sergilemişti. Hz. Mehdi (a.s)’nin yakın hemşerileri bu sudan gerekçelerle bu komplonun başını çekmişlerdir. Fakat Hz. Mehdi (a.s), Kasım-Aralık 2004’te mucizevî bir biçimde Noel Baba gibi uçarak, bütün dünya ve Türkiye televizyonlarında konuşarak, ortalığı, hertarafı, Türkiye’yi ve Dünya’ yı fitneye-fesada vererek, Türkiye’nin AB. sürecini ebediyen tıkayarak kendisine her türlü kötülüğü yapan ‘Derin Devlet’ten, hain yakın hemşerilerinden ve diğer bazı hainlerden kısmen intikamını almıştır. Hz. Mehdi (a.s) doğar doğmaz doğduğu evi ve ailesi Türkiye Cumhuriyeti faşist-münafık devleti tarafından basılmış, baskı ve işkence altına alınmıştır. Hz. Mehdi (a.s) daha henüz bir bebek-çocukken anasının-babasının, akrabalarının, komşularının vs.nin akıl almaz işkencelerine ve cinsel tacizlerine maruz kalmıştır. Hayatı boyunca haksızlığa maruz kalmıştır. Hayatı boyunca sıkıntı, sefalet içinde bir hayat yaşamıştır ve halen yaşamaktadır. Hz. Mehdi (a.s) daha henüz bir bebek-çocukken anasının-babasının, akrabalarının, komşularının vs.nin akıl almaz işkencelerine ve cinsel tacizlerine maruz kalmasının, Hz. Mehdi (a.s)’nin doğar doğmaz doğduğu evin ve ailesinin Türkiye Cumhuriyeti faşist-münafık devleti tarafından basılmasının, baskı, işkence altına alınmasının sebebi ise anlaşılacağı gibi Hz. Mehdi (a.s)’nin doğuştan getirdiği hafızasını silmek, sözünü ettiğimiz özneler için oluşturacağı tehlikeleri ortadan kaldırmak ve diğer sayısız nedenlerdir.
Herkes Hz. Mehdi (a.s) gelecek bizi kurtaracak diye beklerken, Hz. Mehdi (a.s) kendisini kurtaracak bir kurtarıcı beklemekte kendisine kötülük eden herkese:
Anasına-babasına-akrabalarına-komşularına-sağcılara-solculara-dincilere-milliyetçilere-Müslümanlara-Hıristiyanlara-Yahudilere-devletine-milletine ve Nazım Hikmet gibi haklı olarak bütün dinsel sembollere küfürler etmektedir. Sanıldığının aksine Hz. Mehdi (a.s) şu an dindar bir hayat sürdürmemektedir. Geçmişte büyük günahlar işlemiştir ve halen küçük-büyük, günah işlemeye devam etmektedir. Hz. Mehdi (a.s)’nin işlediği büyük günahlara ilişkin bazı bilgilere yukarıdaki bazı yazılarda değinmiştik. Bediüzaman Hz. Mehdi (a.s)’nin büyük günahlar işleyeceğini risalelerinin bazı yerlerinde kapalı ifadelerle bildirmiştir. Aşağıda o ifadelerden birini bulabiliriz.
Bediüzaman işte bu Süfyan, Mehdi (a.s.)’ın muasırı ve muhalifi İslam arasında zuhur eden büyük Deccal addeder. Bir de küffara mensup büyük başka bir Deccal ispat eder ki, birincisi (Süfyan-ı Mehdi; Hz. Mehdi) evvela iyiliğe çağırırken sonra sapıtır (İslam dışı bir hayat sürmeye başlar.) Her iki Deccal (Deccal ve Süfyan) azami bir istibdat ve zulümle dehşet saçar. Ancak Süfyan ehl-i nifakın başına geçer, onun mukabilinde Âl-i Beytten Mehdi (a.s) vardır. İkincisi ise Firavunlaşmış bu dessasın dinsizlik cereyanı pek büyüktür. Deccal’in yalancı cenneti, medeniyetin cezbeden lehviyat ve fantaziyeleridir. Bineği bir acib vasıtadır. (Şimendifer, tayyare gibi) (*)
Size garip gelecek ama şimdi İstiklal Marşı’ndaki bir ifadeyi de eleştireceğim. Bu satırdan sonra ve ilerisinde Hz. Mehdi’ye yaşatılan insanlık tarihinde eşi, benzeri görülmemiş rezaleti ve kâbusu açıklayacağım. Hz. Mehdi ve onun sözde öz babası haklarındaki korkunç bir gerçeği şimdi açıklayacağım. İstiklal Marşı’nda Hz. Mehdi’nin babası şehit olarak nitelenmektedir. Kendi öz çocuğuna yani Hz. Mehdi (a.s)’ye (bilinmeyen bazı değişik nedenlerle) iğrenç bir şekilde tecavüz eden, cinsel tacizler ve akıl almaz işkenceler uygulayan böyle aşağılık, alçak, iğrenç bir baba bir şehit ise kesinkes iddia ediyorum, Vladimir Lenin de bir peygamberdir, hatta Şeytan bile cennetliktir. Hz. Mehdi (a.s) çok uzun bir süre yani doğduğu tarih olan 1980 yılından 2004 yılına kadar kendisinin Hz. Mehdi (a.s) olduğunu ve kendisiyle ilgili daha birçok korkunç gerçekten, bu yazı boyunca anlatılan korkunç gerçeklerden habersizdi. Hz. Muhammed’in şu hadisi Hz. Mehdi (a.s) ile ilgilidir:
"Fitne uykudadır, onu uyandırmayın!... Fitne uykudadır, onu (Hz. Mehdi’yi) uyandırana Allah lânet etsin!”
Bu hadisin gerçek manası şudur. Bu hadiste Hz. Mehdi (a.s)’nin kendisinin Mehdi olduğunu ve kendisi hakkındaki diğer bazı büyük gerçekleri bilmemesine ‘fitne’ ismi verilmektedir. Bu hadisle Hz. Muhammed, Hz. Mehdi (a.s)’nin kendisinin Mehdi olduğunu ve kendisi hakkındaki diğer bazı büyük gerçekleri uzun bir süre bilmemesini yani uyandırılmamasını istemektedir. Böyle korkunç bir emir ve vasiyet nasıl olabilir. Bu hadise ve bu yazıda anlatılanlara bakılırsa Hz. Mehdi (a.s) aleyhine yani kendisi aleyhine gibi konuşan ya da kendisi aleyhine konuşuyor gibi görünen Hz. Muhammed (s.a.v), bunun gibi çelişkili (durum olan) söz ve davranışları nedeniyle Hıristiyanlar tarafından Deccal kelimesiyle nitelenmesi de düşündürücüdür. İslam kaynaklarında da Hz. Mehdi (a.s)’nin bir gizlilik dönemi olacağı ve bu gizlilik döneminde onun isminin meşhur edilmemesi yani zikredilmemesi istenilmektedir. Ailesi, akrabaları, devleti, milleti ve ümmeti tarafından el üstünde tutulması gereken Hz. Mehdi (a.s), bu yazıda anlattığım olaylardan anlaşılacağı üzere yerin yedi kat dibine geçirilmiştir.
Günümüzdeki insanlar, sarıklı, takkeli, cübbeli, şalvarlı, değnekli, sakallı ve yaşlı bir Mehdi’nin zuhur edeceğini sanıyorlar. Halbuki bunların tam tersi ve marjinal yapıda bir Mehdi zuhur edecektir… Hz. Mehdi (a.s)’ye düzenlenen komplo aşağıda yer alan yazıda açıklanmıştır.
CEVİZKABUĞU KOMPLOSU VE REZALETİ
Duhan Suresinin anlamını kendisine televizyonda komplo düzenlendiğinde çözen Hz. Mehdi (a.s)’den insanların yüz çevirmeleri :
27 Haziran 1997 tarihinde Hz. Mehdi (a.s)’ye tarihte eşi-benzeri görülmemiş bir komplo düzenlenmiştir. Hz. Mehdi (a.s)’ye komplo düzenleyenler başta Hz. Mehdi (a.s)’nin ona hain olan yakın hemşerileri ve Türkiye derin devletiydi. Hz. Mehdi (a.s)’ye komplo kuran komploculardan biri olan münafık ve üçkâğıtçı Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Allah'ın Elçi olarak gönderdiği Mehdi Aleyhisselâm ile bir özel TV programında beraber oldular. Kanal6 televizyonunda, 27 Haziran 1997’de, İzmir'de, bir üniversite kampusünde, Ceviz Kabuğu Rezaleti adlı programda, bir taraftan Şeytan’ın, nefsin temsilcileri, üçkâğıtçı, şarlatan ve münafıklar; Yaşar Nuri Öztürk, Hüseyin Hatemi, Ayhan Songar, Hüseyin Atay ve bunların zanlarını tescil eden, programı yürüten Şeytan’ın, nefsin temsilcisi, üçkâğıtçı, şarlatan, münafık Hulki Cevizoğlu; öbür yandan da Allah’ın Elçisi, Mehdi Resul vardı. Komployu düzenleyen bütün kişiler ve kurumlar komplo düzenledikleri ve insanların gözünden düşürmeye çalıştıkları kişinin Hz. Mehdi (a.s) yani son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) olduğunu elbette ki biliyorlardı. Ama belki bilemedikleri ya da bilmedikleri bir diğer şey ise komplo düzenledikleri ve insanların gözünden düşürmeye çalıştıkları kişinin aynı zamanda yüce önder Mustafa Kemal Atatürk olduğu gerçeğidir. Komloyu düzenleyen bu alçak şahıslara sorsanız Atatürkçülüğü de, Müslümanlığı da kimseye bırakmazlar. Doğrusu bu kişilerin yaptıkları şey akıl alır bir şey değildir. İnsanlara Müslümanlık taslayan Şeytan’ın, nefsin temsilcileri, şarlatan, üçkâğıtçı ve münafıklar; Hulki Cevizoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Hüseyin Hatemi, Ayhan Songar, Hüseyin Atay gibi komplocuların Müslüman olamayacakları ve normal insan olamayacakları da açıktır.
Komplo olayı, Şeytan’ın taraftarlarının Mehdi’ye yaptıkları bir hileydi, bir tuzaktı. Özellikle Ayhan Songar, Mehdi’yi “delilikle” itham etti. Bu olay, Duhan Suresinin 10, 11, 12, 13 ve 14. ayet-i kerimelerinin de aynı zamanda ispatı idi. İşte bu olayla Mehdi’ye inananların büyük bir kısmı O’ndan yüz çevirdiler. Müslümanlar tıpkı Yahudiler gibi kendilerine gönderilen peygambere yani Hz. Mehdi (a.s)’ye Yahudilerin bile peygamberlerine yapmadıkları kötülükleri, bile bile yaptılar. Böylece bugünkü Müslümanlar Yahudilerden daha aşağılık olduklarını ıspat ettiler…
Toplumun büyük kısmı 1997 yılında Ceviz Kabuğu programında Mehdi'nin Şeytan’dan vahiy alan, Şeytan tarafından öğretilmiş ve deli olduğuna inandılar ve Hz. Mehdi (a.s)’nin kişiliği hakkında kötü düşüncelere kapıldılar. Allah’ın asıl muradı ise “öğretilmiş ve deli” denilen Resul’ün, Duhan–13 ve 14’teki Resul olduğunu kesin olarak ispat etmek idi ve ispat etti...
Görülüyor ki Allah, Mehdi'nin gerçek kimliğini ( Allah’ın indindeki payesini ) bütün Türkiye halkına ve dünyaya ispat etti. Münafık, üçkâğıtçı dört din profesörü mizanseni öyle güzel hazırlamışlardı ki toplumun çok büyük bir kısmı, Mehdi'nin Şeytan’dan vahiy aldığına, Şeytan tarafından öğretildiğine, bozuk kişilikli ve deli olduğuna inandılar.
Mehdi'ye 1997 yılında düzenlenen komplo ve komplocularla ilgili olan Enfal Suresi 30. ayeti anlamak konunun anlaşılması için faydalı olacaktır.
Enfal Suresi 30 - Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken (27 Haziran 1997 Cevizkabuğu komplosu) Allah da karşılığında tuzak kuruyordu (Duhan suresi 14. ayetin vuku bulması.) Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar.
‘‘Böylece Allah, Elçisi'ne TUZAK kuranları, kurdukları TUZAKLA, TUZAĞA DÜŞÜRDÜ.’’
Televizyonları parselleyenler, Mehdi’ye Duhan Suresi 14. ayetindeki gibi “öğretilmiş ve deli” dediler.
Kaynak: www.iskenderalimihr.blogcu.com
Düzenleyen: Kurtuluş Devrim
Dikkat edin, yazımın hiçbir yerinde İskender Evrenesoğlu’nun Mehdi olduğunu iddia etmedim. Sadece onların sitesinden düzenlenmiş bir alıntı yaptım.
İşte Hz. Mehdi (a.s)’ye düzenlenen komplo konusu ile ilgili olan ayetler ve tefsirleri:
DUHAN SURESİ ( 9–16 ve 59 ) MEALİ
(9) Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar. (Peygamberi alaya alıyorlar)
(10) Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
(11) (Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.
(12) "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."
(13) Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, apaçık mucizeleriyle bir peygamber gelmişti.
(14) Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir."
(15) Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
(16) (Ama) büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız.
(59) Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar.
DUHAN SURESİ ( 9–16 ve 59 ) MEALİ ve TEFSİRİ
(9) Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar.
Tefsir: Kesin bilgi sahibi değiller, Allah’a inanıyoruz deseler de ciddiyetle ve boyun eğerek değil, şu bildirilen İlâhi işlere, Allah'ın kitap indirdiğine, Peygamber gönderdiğine kesin olarak inanmıyor, eğleniyorlar;
(10)-(11) Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle; (Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.
Tefsir: Duhan-ı Mübin, aşikâra, apaçık bir duman demektir. Araplar gelmesi çok kuvvetle muhtemel olan şerre "Duhan" derler. Nitekim "dumanlı hava" deyimini biz de kullanırız.
(12) "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."
Tefsir: Duhan Azabı ile ilgili ayetlerin bugüne kadar tefsir âlimleri tarafından iki çeşit yorumu yapılmıştır.
1. Tefsir-Rivayet: DUHAN-I MÜBİN, aşikâra, apaçık bir duman demektir. Birinci tefsirde İbni Mesud Hazretleri'nden rivayet olunduğuna göre şiddetli açlık ve kıtlık seneleridir, çünkü çok aç olan kimseye gerek gözlerinin zayıflığından ve gerek çok kuraklık ve kıtlık senelerinde havanın fenalığından Sema (gökyüzü) dumanlı görünür. Bir de Araplar gelmesi çok kuvvetle muhtemel olan şerre "Duhan" derler. Nitekim "dumanlı hava" deyimini biz de kullanırız. Olay şudur: Kureyş Resulullah (sav.)ye isyanda ileri gitmek isteyince aleyhlerine şöyle dua etti: "Allah'ım! Mudar kabilesine karşı cezanı şiddetlendir ve onlara Yusuf'un seneleri gibi seneler göster." Yani, Yusuf'un seneleri gibi kıtlık seneleriyle sıkıntıya uğramalarını niyaz etti. Bunun üzerine onları bir kıtlık yakaladı hatta cife, kemik, ilhiz yediler. Kişi yer ile gök arasını duman görüyordu. Söyleyenin sesini işitir dumandan kendisini görmezdi. Buyrulduğu gibi insanları sarmıştı.
(12) "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."
Tefsir: Ebu Süfyan bir kaç kişi ile Peygamber'e geldi. Allah Teâlâ'ya ve rahime (kan akrabalığına) and verdiler. Eğer dua eder de bu hali üzerlerinden savarsa iman edeceklerine söz verdiler. Ya Rabbi bizden azabı gider, biz müminiz yani bu azabı giderirsen iman edeceğiz demeleri de budur.
2. Tefsir-Rivayet: İkinci tefsirde ise Hz. Ali'den şöyle nakledilmiştir: Kıyametten önce gökten gelecek bir dumandır. Kâfir-Mümin ayır etmeksizin duman insanların kulaklarına girecek ta ki her birinin başı püryan olmuş (sarhoş olmuş) başı dönecek ve bütün yeryüzü içinde ocak yakılmış fakat deliği yok bir eve dönecek. Huzeyfe İbnü'l-Yeman'dan rivayet olunduğuna göre Resulullah buyurmuştur ki: "Alametlerin ilki Duhan ve Meryem oğlu İsa’nın inmesi, Aden'in derinliklerinden çıkacak olan bir ateştir ki insanları mahşere sevk edecektir. Huzeyfe: Ya Resulullah o duhan nedir demiş, Resulullah, "O semanın açık bir duman ile geleceği günü ki insanları saracaktır." (Duhan, 44/10,11) diye okuyup buyurmuştur ki, doğu ile batı arasını dolduracak, kırk gün ( 40 ay yani yaklaşık 3,5 yıl ) kırk gece duracak, bu duman mümin-kâfir ayırt etmeksizin herkesi sarhoş edecek, insanların burunlarından, kulaklarından girip aşağısından çıkacak.
Fahruddin Râzî İbni Abbas'tan meşhur kavlin ( genel kabul gören tefsirin ) bu olduğunu söyler. Gerçi "Duhan-ı mübîn" deyimi buna, sözün akışı da öncekine daha uygundur. Çünkü bize göre Duhan Suresi'ndeki Duhan Azabı olayının Resulullah'ın hayatta olduğu bir sırada gerçekleşmesi gerektiği üstü kapalı olarak hissedilmektedir. Fakat Surede sözü edilen olay Resulullah hayatta iken, vefat etmeden önce gerçekleşmemiştir. Öyleyse Duhan Suresi'ndeki Duhan Azabı olayının ve suredeki diğer olayların gerçekleşebilmesi için Resulullah'ın kıyametten hemen önce Hz. İsa (a.s) gibi tekrar hayata gelmesi, dönmesi gerekir. Eğer bu fikir doğruysa son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hz. Mehdi (a.s) aslında aynı kişilerdir. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) miladi 1980 yılından itibaren hayata gelmiştir, hayattadır, aramızdadır...
(13) Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, apaçık mucizeleriyle bir peygamber gelmişti.
Tefsir: Oysa kendilerine beyan edici bir Resul geldi. Açık ayetler, açık mucizelerle, Allah tarafından gönderildiği besbelli olarak her şeyi apaçık anlatan hem fiili hem sözü ile açık olan bir peygamber geldi.
(14) Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir."
Tefsir: Kâh muallem, yani talim olunmuş, Lise tahsili yapmış, okumuş, öğretilmiş, içine Şeytan girmiş, Şeytan öğretiyor dediler, kâh da mecnun (deli) dediler, artık bu halde bu yetenekte bulunan insanlara yalnız olayların ifadesinden ibret almak, uyanmak, sözünde durmak ne kadar uzak.
(15) Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
Tefsir: Samimi iman sözünüzde durmayacaksınız. Allah'a yalvarışınızı ve size tattırılan acıklı azabı unutacaksınız.
(16) (Ama) Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız.
Tefsir: 15. ayetteki ‘‘Döneceksiniz’’ deyimi azabın da dönmesini ima ettiğine göre, ‘‘Duhan Azabı’’nı iki kısımda değerlendirmeliyiz. Birinci kısım "küçük sıkma" olan ‘‘Duhan-ı Mübin’’ ikinci kısım ise ‘‘büyük sıkma’’ olan ‘‘Batşe-i Kübra’’ olmak üzere buradaki değerlendirme iki mana arasını birleştirse gerekir.)
(59) Öyleyse sen (de) gözleyip, bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar.
Tefsir: Dünyevi, yasak zevklerden vazgeçmeyen, vazgeçemeyen bir kısım insanlar gönderilen peygamberi (Hz. Mehdi’yi) dünyevi, yasak zevkleri için bir tehdit olarak görüyorlar, peygamberin öldürülmesini, ölümünü umuyor ve gözlüyorlar. Allah da peygamberine kendisinin ölümünü gözetleyen bir kısım insanların ‘Duhan Azabı’yla misilleme yiyecekleri; azaba uğratılacakları günü gözetlemesini (beklemesini) telkin ediyor. Duhan Azabı'na neden olacak duman bütün dünyayı saracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder